Belirsiz ve boş ifadeler yerine cevap açık ve basit: Bakımın başarılı olması için hastayla ve aynı zamanda ekibinizle etkin sözlü ve sözsüz iletişim çok önemlidir. Bu, her şeyden önce, bilinçli bir kelime seçimini ve mizahı dahil etmeyi gerektirir.
Hastayı yıkamak için odaya giriyorsunuz. Hayal ettiğiniz gibi yıkayıp yıkayamayacağınız, onu yıkamadan önce neler olduğuna ve onunla nasıl konuştuğunuza bağlıdır.
Belirsiz ve boş ifadeler yerine cevap açık ve basit: Bakımın başarılı olması için hastayla ve aynı zamanda ekibinizle etkin sözlü ve sözsüz iletişim çok önemlidir. Bu, her şeyden önce, bilinçli bir kelime seçimini ve mizahı dahil etmeyi gerektirir.
Bu örnekle, gerçek bakım hizmetinin sadece basitçe "yıkama" eyleminden ibaret olmadığını, hasta ile kurulacak etkili bir iletişimi ve saygıyı da barındırdığını göstermek istiyorum.
Hemşire veya bakımı üstlenen kişi, daha hastanın odasına ilk adımını atar atmaz, odadaki atmosferi ve ruh halini tüm duyularıyla kavramalı ve hissetmelidir.
İlk kelimeleri kurmadan önce göz teması kurmak ve bakış, aslında hastanın mevcut ruh hali hakkında çok şey söyleyecektir. Ardından ilk kelimeler gelir; Kelimelerin içeriğinden daha önemli olan şey ise, sesin perdesini, artikülasyonunu, hacmini algılamaktır.
Kontrol Listesinin Rasyonelliği
Demans hastalarının bakımının giderek daha fazla “sabit görevlere” indirgenmesinden ötürü üzüntü duyuyorum. Bu ezici "kontrol listesi rasyonalitesi", bakımı üstlenen profesyonel bir hemşire için vaktinin kısıtlı olduğu, dolayısıyla hastaya yeterince özeni ve itinayı gösteremeyeceği anlamına gelir. Zaman baskısı ile çalışan bir kişi asla olumlu bir iletişimi ve etkileşimi sürdüremez.
Zaman yerine İNSAN’ın yeniden odak noktası olması gerekir ve burada iletişim çok önemlidir.
«Konuşmak Her Şey Demek Değildir. Ama Konuşma Olmadan Her Şey Bir Hiçtir."
Örnek vermem gerekirse, psikanalist Sigmund Freud'un bir öyküsünden alıntı yapmak istiyorum: Karanlıkta korkan bir çocuk yan odada oturan teyzesine seslenir: ‘‘Teyze, benimle konuşsana, korkuyorum!’’.
Teyze: "Konuşup konuşmamam neyi değiştirecek ki, beni yine görmüyorsun ve hala karanlık bir odadasın!" Bunun üzerine çocuk: "Biri konuştuğunda ortam daha da aydınlanıyor!"
Bilinçli Kelime Seçimi
"Kelimelerin iyileştirici gücü" yüksek lisansımı yaparken çalışma tezlerimden biriydi. Buna istinaden staj yaptığım birçok Huzur ve Bakım evinde günlük bakımdaki düşünce ve dil kalıplarını analiz ettim ve kullanılan dilin genellikle belirsiz, klişe olduğunu ve fazla güven uyandırmadığını fark ettim. Bu sebeple iletişim konusundaki eksikliğimiz hakkında daha fazla farkındalık geliştirmek istiyorum.
Hastanede, huzurevinde veya günlük yaşamda, kelimeler ve işlemler daima bir "zorunluluk" ve "hızlılık" kavramlarıyla karakterize edilmektedir: "Tansiyonunuzu hızlı bir şekilde ölçeyim veya hızla yemeğinizi yiyin. Sizi röntgene götürmem gerekiyor!" Zaman- özellikle iletişim için- her zaman kısadır.
Dil, Manevi İlaçtır!
İyi iletişim zamanla ilgili değil, farkındalıkla ilgilidir. Karşılaşmanın niceliği değil niteliği önemlidir. Ne kadar az zamanım olursa, değerli bir anın önemi o kadar artar. "Hemen yatağınızı yapayım!" gibi bir cümle, telaşlı bir ifade taşır.
Bunun yerine şöyle konuşmanız daha iyi olacaktır: Hamidiye Hanım, yorganınıza yeni çarşaf taktım. Bu gece mis gibi yatabilirsiniz. Ya da yaşlı bir beyefendiye iyi geceler yerine Allah rahatlık versin diyorum çünkü onun hayatında dinin önemli olduğunu biliyorum.
Kendinizi profesyonel bir şekilde ifade etmek ve doğru zamanda doğru kelimeleri bulmak önemlidir.
Bilinçli Konuşmak Aynı Zamanda Savaş Ve Şiddet Sözlerinden Vazgeçmek Demektir.!
"Bomba gibi geliyorum!" veya "Patlamak üzereyim" gibi ifadelerden vazgeçilmelidir. Aynı durum "onun buna ihtiyacı yok", "o benim kim olduğumu biliyor mu" veya "o bana bir kelime bile edemez!" gibi aşağılayıcı ifadeler için de geçerlidir.
Bunun yerine, A'dan Z'ye bir kelime hazinesi oluşturmanızı öneririm. Böyle bir ABC kelime dağarcığı, "zarif"ten "barışçıl"a, "becerikli”den, "destek sağlama"ya ve "yeterli olmak"tan "güvenlik sağlama"ya, "uyanık olma"ya ve "güven"e kadar götürür. Farklılaştırılmış konuşma pratiği yapılabilir. Sohbete başlamak çoğu zaman çok önemlidir.
Yanlış: "Hemen geliyorum." Bunun yerine: "Dosyaya bakıp sonra yanınıza geleceğim.", "Telefon görüşmesini bitirip sonra yanınıza geleceğim." "Lütfen oturun, ekip arkadaşıma sorup yanınıza geleceğim."
Yanlış: "Daha sonra tekrar arayın." Bunun yerine: "Adem Bey, lütfen saat 14:00'ten sonra tekrar arayın. Çok teşekkür ederim." «13:30'daki nöbet devrinden sonra ortam daha sakin oluyor. O zaman lütfen tekrar ararsanız sevinirim." "Fatih Bey sabah 10'dan itibaren görev başında. Saat 10’dan sonra tekrar aramanız yeterli olacaktır."
Yanlış: "Kafayı yiyeceğim." Bunun yerine: "Bu benim için çok fazla!" veya "Yardımına ihtiyacım var."
Vücudun Dili
Tabii ki, başarılı iletişime katkıda bulunan sadece konuşulan kelimeler değildir. En azından pantomim sanatçısı ve bilim insanı Samy Molcho'nun araştırmalarından bu yana, düşündüğümüz ve hissettiğimiz her şeyin beden tarafından tercüme edildiğini biliyoruz. "Beden dili konuşma dili gibidir, ancak asla yalan söyleyemez", bedenlerimizin diliyle ilgili kitaplarının bir özetidir.
Özellikle Sözlerimizle Çelişen Yüz İfadelerimiz, Mimiklerimiz, Duruşumuz Ve Hareketlerimizle İlettiğimiz Mesajlara Karşın Vücut Sinyalleri Daha Güçlüdür
Fiziksel bir savunma pozisyonunda, örneğin kollarımı kavuşturmuşken, aynı anda birisiyle hemfikir olamam. Karşınızdaki kişiye karşı empati ve sempati geliştirmek için, onların verdiği sinyalleri anlamak önemlidir.
St. Gallen'de, bulunduğum bir uzmanlık sempozyumunda pantomim ustası ve serbest eğitmen Alexander Veit bunun ne anlama geldiğini ve beden dilinin nasıl çalıştığını göstermişti. Düşüncelerin ve içsel tutumların duruş üzerindeki etkisini, aynı zamanda jestlerden ve duruştan neyin nasıl okunabileceğini adeta resimlemişti.
Bize, birisi sorumluluğun yükünü omuzlarına aldığında ve buna göre hareket ettiğinde nasıl çalıştığını, ya da yukarıya doğru bir hareketle, göğsünü açtığında neşenin nasıl geri geldiğini gösterdi. Aksine, hareket halindeyken problemler azalma eğilimindedir. Vücut alanı, mesafe ve yakınlık arasındaki doğru denge, özellikle hastalarla temas halindeyken çok önemlidir.
İşitme Engeli Olan Kişilerle Konuşma
İsviçre İşitme Engelliler Federasyonu Başkanı Tatjana Binggeli'nin de işaret ettiği gibi, engeli olan insanlarla ilgilenme git gide daha da zorlayıcı bir hale gelmektedir. Binggeli, doktora tezinin bir parçası olarak, işitme engelli kişilerin yüzde 80'inin sağlık sisteminden memnun olmadığını ortaya koymuştu.
Tatjana Binggeli'ye göre, işitme engellilerle daha iyi ilişkiler kurmaya yönelik ilk adım, önyargıları ve yanlış kanıları yıkmakla başlamaktadır. Örneğin, ayrımcı ve aşağılayıcı “sağır ve dilsiz” ifadesi sözlükten çıkarılmalıdır.
Bunun yanı sıra yüz maskesi takan bir kişiyle yapılan bir sohbet sırasında, sözcükleri dudaklarından okumak mümkün değildir. Binggeli, iletişim engellerini yıkmak ve yanlış teşhislerden kaçınmak için sağlık çalışanlarının daha iyi eğitilmesi gerektiğini savunmaktadır.
Basit Konuşmalı Ama Çocukça Değil
Etkili iletişim için çok sayıda yöntem ve bilimsel bilgi fazlalığı mevcuttur. Ancak pek çok şeyi söylemek yapmaktan daha kolaydır. Örneğin, Naomi Feil'in validasyon konsepti, Eric Berne'nin işlemsel analizi, Marshall B. Rosenberg'in şiddet içermeyen iletişimi veya Friedemann Schulz von Thun'un iletişim konsepti gibi çok sayıda iletişim yöntemleri veya paradigmaları mevcuttur. Bazı şeyler aslında öğrenilebilir ve uygulanabilirdir.
Ancak sorun şu ki, birçok iletişim modeli sağlıklı insanların davranışlarına dayalı olarak oluşturulmuştur.
Bununla birlikte, afazi veya demans hastası olan kişiler için, dört kulaklı model (Schulz von Thun) birdenbire işe yaramaz hale gelir. Diğer bir sorun ise, özellikle yaşlı insanlar ve bakıma muhtaç kişiler söz konusu olduğunda, kişinin sık sık ve gereksiz yere “bebek konuşmasına” geçmesidir. Ya da ifadelerini net bir şekilde formüle etmek yerine, aşırı yüksek sesle, çok hızlı ve çok hararetli ve çok yüksek sesle konuşmasıdır.
Hissediyorum, Öyleyse Varım!
Sözler yetersiz kaldığında, etkilenenler genellikle kendilerini geri çekerler. Bu böyle olmak zorunda değil.
Her hemşire, eğitimi sırasında hastalarına, yaptıkları tüm aktiviteleri açıklamaları ve net bir biçimde söylemeleri gerektiğini öğrenir. Ancak, örneğin, bilişsel olarak engeli olan bir kişiyle sürekli konuşmak ve devamlı bir şeyler anlatmak ters tepebilir.
Demans hastalarıyla başa çıkmanın tarifi şudur: Daha basit konuşun, kısa cümleler kullanın, daha az kelimeyle kendinizi ifade edin.
FAYDALI GİRİŞ CÜMLELERİ
Kritik anları veya sorunları doğrudan ele almak özgürleştiricidir ve güven oluşturur. Sohbetin başlangıcı önemlidir. Lafı dolaştırmayın. Başlangıçta sizin için neyin önemli olduğunu basit ve tutarlı kelimelerle söyleyin.
EKİPTEKİ ÇALIŞANLAR İÇİN
"Seni görmek güzel Kemal. Dünkü ifaden beni rahatsız etti, bu yüzden seninle özel olarak tekrar konuşmak istiyorum."
"Nihal, geçen hafta gerçekten beni pek ilgilendirmeyen bir şeye bulaştım."
"Raziye, beni rahatsız eden bir konuya değinmek istiyorum. Hatice ile aranızdaki tartışmayla ilgili."
…gibi net ve açık ifadeler kullanın.
HASTALARLA İLGİLİ KRİTİK DURUMLAR
Empati içeren cümleler kullanın:
Hasta çok uzun süredir bekliyor: «Selim Bey sabrınız için teşekkür ederiz. Kıymetli vaktinizi aldık."
Hasta, bir meslektaşınızdan yakınıyordur: “Evet Safiye Hanım, bu sizi rahatsız etmiş olmalı. Biliyorsunuz Banu Hanım da dahil olmak üzere hepimiz burada elimizden geleni yapıyoruz. Sizi rahatlatmak adına yapabileceğim herhangi bir şey var mı?"
Yeterli Dozda Mizah
Hemşirelikte zor durumları yatıştırmanın yaygın olarak önerilen diğer bir yolu da mizahtır. Mizah uzmanı ve eğitmen Eva Ullmann için mizah ve kahkaha, hem hastalar hem de hemşireler için önemli kaynaklardır.
Mizahın hedefli kullanımı, zorlu bir içeriğin ele alınmasına yardımcı olabilir, güven oluşturma ve iyileşme için motivasyon üzerinde olumlu bir etkiye sahip olabilir, yanlış anlamaları veya çatışmaları açıklığa kavuşturabilir ve etkisiz hale getirebilir. Son olarak, kendine zarar verme direncini ortadan kaldırabilir.
Elbette her mizah aynı değildir. Saldırgan, alaycı, cinsiyetçi veya ırkçı mizah veya kendini pohpohlamak için yapılanlar gibi kendini küçümseyen mizah da yararsızdır.
Bunun Yerine, Zorluklarla Daha İyi Başa Çıkmaya Yardımcı Olabilecek Kendini Takdir Eden bir Mizah Gereklidir.
Veya hoş bir atmosfer yaratmak için kullanılabilecek, "sosyal yağlayıcı" olabilen mizahtır. Eva Ullmann, hasta odasına girerken tökezleyen bir hemşire örneğini veriyor. "Kusura bakmayın sarışınım" deyince kendini değersizleştiriyor.
Daha ziyade, "Mine Hanım, bu sadece gelişimdi, siz beni birde giderken görün" diyerek ortamı yumuşatabilir. Ya da hasta bir bardak suyu düşürdüğünde şöyle bir tepki verilebilir: "Kendini nasıl bırakabildiğin çok etkileyici, diğerleri bunun için yogaya gitmek zorunda."
Mizahın Sınırları
Eva Ullmann'a göre aynı zamanda hastalar tarafından yapılan mizahı tanımak, bunu bir çıkış noktası olarak kullanmak; konulara veya insanlara mesafe ve yakınlık yaratabilmekle de ilgilidir. Bununla birlikte, hastanın mizahtaki bu tür ilerlemeleri her zaman yapıcı değildir.
Komik bir söz ile müstehcen bir söz arasındaki sınır çizgisi dardır. Erkeklerin ortak kullandığı bir odada, birisinin "Bize karşı çok katısın, Aylin gerçek bir dominant gibi" gibi bir cümle kurması hemen gerçekleşebilir ve hasta arkadaşları bunu konuşmaya kahkahalarla eşlik eder.
Bu, cinsel tacize karşı korunmaya yönelik SBK kılavuzundan bir örnektir. Broşürdeki önerilerin de gösterdiği gibi, burada da net bir duruş sergilemek gereklidir. Mutlaka sınırlar belirlenmeli ve formüle edilmelidir.
Aktif Dinleme
İletişim zor bir iştir ve genellikle bir yanlış anlaşılmalar zincirine neden olabilir. Çoğu zaman, kendini açık ve yetkin bir şekilde ifade etmede pratik eksikliği söz konusu olmaktadır.
Bununla birlikte, her şeyden önce, çoğu zaman sizi hedefe çok daha hızlı götüren bir yetkinliğin de unutulmaması gerekir: aktif olarak dinleme yeteneği. Örneğin, Harvard’da Profesör olan William Ury, araştırmasında, muhataplarını aktif olarak dinleyen kişilerin, öncelikle kendi argümanlarını ve fikirlerini öne sürenlere göre daha iyi sonuçlar elde ettiğini göstermiştir.
Veya şair Gottfried Keller'in yaklaşık 150 yıl önce söylediği gibi:
"Konuşmaktan çok duymak, doğanın bize öğrettiği budur: Bize iki kulak ama sadece bir dil verdi".
コメント